Grip

Sinüzit
05/07/2017

Grip

Grip

Grip (influenza), toplumda grip adıyla tanınan ve influenza virüslerinin (Tip A, B ve C) neden olduğu ani gelişen, ateş yapan, genellikle burun, boğaz, sonrasında da akciğerleri tutabilen bir solunum yolu enfeksiyon hastalığıdır.

Grip, öksürük ve aksırık sonucu, içerisinde hastalığa neden olan canlı virüsleri taşıyan damlacıkların çevreye saçılması ile yayılır. Grip salgınları genellikle kışa girerken (Ekim – Kasım aylarında) ve yaza girerken (Mart – Nisan aylarında) daha çok görülür. Bulaşıcı hastalıklar arasında özel bir yere sahip olan influenza virüsü enfeksiyonlarının 1-3 yıllık aralarla yaygın salgınlara neden olduğu, 400 yıldır görüldüğü ve dünyada her yıl 350 milyon kişinin bu hastalığa yakalandığı bilinmektedir.

Grip hastalığında belirtiler, virüsü aldıktan sonra bir iki gün içerisinde aniden ortaya çıkar. Sık görülen belirtiler arasında ateş (38 – 41°C), baş ağrısı, yorgunluk hissi, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve adale ağrıları gibi yakınmalar vardır.

Hastalığın önemi, enfeksiyonlara karşı riskli, bağışıklık sistem yetmezliği olan kişilerde, yaşlı ve önemli sağlık sorunları olanlarda ciddi komplikasyonlar oluşturabilmesidir. Hastalığa yakalananların çoğu bir iki hafta içerisinde iyileşirken, hasta grubunun % 5-20’sinde zatürree, bronşit, sinüzit ve orta kulak enfeksiyonu gibi ikincil hastalıklar ortaya çıkabilir. Yaşlı nüfus oranının arttığı gelişmiş toplumlarda gribe bağlı ölüm sayıları da artış göstermektedir. Bu nedenle erken tanı, influenzaya bağlı komplikasyonlardan etkilenme olasılığı olan yüksek riskli ve yaşlı hastaların izlenmesinde ve tedavisinde büyük önem taşır.

Grip ve Soğuk Algınlığı, belirtileri sıklıkla karıştırılabilen etkenleri farklı hastalıklardır. Yukarıda belirtilen klinik bulgular, üst solunum yolu hastalıkları, soğuk algınlığı ve bronşit gibi hastalıklarda da görülebildiğinden “Grip” ile “Grip benzeri üst solunum yolu enfeksiyonu” tanısının birbirinden ayrılması önemlidir.

Grip enfeksiyonu tanısı, kesin olarak virüsün izolasyonu ile konabilir. Ancak virüslerin kültür işlemi, özel sistemler gerektirdiğinden ve uzun zaman aldığından hastanın tedavisinde etkili olamayabilir. Kültürlerde üreyen virüslerin tipleri tayin edilerek salgınlar izlenir ve aşıların hazırlanmasında bu bilgilerden yararlanılır. İnfluenza Tip A’nın İnfluenza Tip B’ye göre görülme sıklığı ve etkisi daha fazladır.

Günümüzde Grip tanısında, çabuk sonuç veren ELIZA kitleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Çabuk tanı kitleri ile boğaz salgısında, geniz sürüntüsünde, burun salgılarında ve balgamda İnfluenza A ve B virüslerinin varlığı, bir iki saat içerisinde saptanabilmektedir.

Grip (influenza) tedavisinde antibiyotikler etkili değildir ve çoğu zaman gereksiz olarak kullanılmaktadır. Gereksiz antibiyotik kullanımı, bakterilerde direnç gelişimine neden olarak bazı enfeksiyonların tedavisini geciktirdiği gibi tedavi masraflarını da artırmaktadır. Antibiyotikler, hastalık sırasında ikincil olarak görülen bakteriyel enfeksiyonlar (sinüzit, zatürree ve orta kulak iltihabı gibi) geliştiğinde kullanılmalıdır.

Grip tedavisi için dört değişik anti viral (Amandatine, Rimandatine, Zanamivir ve Oseltamivir) ilaç vardır. Ülkemizde sadece Zanamivir ve Oseltamivir ticari preparat şeklinde bulunmaktadır. Anti viral ilaç kullanımına enfeksiyonun ilk iki günü içinde başlandığında hastalık belirtileri daha hafif geçirilir. Bu ilaçlar kesinlikle doktor tavsiyesi ve gözetiminde kullanılmalıdır.

Gribe yakalanan çocuklarda ve gençlerde Aspirin kullanılması tavsiye edilmez. Aspirin çok nadir görülen, ancak tehlikeli olan “Reye Sendromu’na” neden olabilir. Aspirin yerine dinlenme, bol sıvı alma ve belirtileri hafifleten ilaçlar tercih edilmelidir

Hastalıktan korunmak için grip sezonundan önce aşılanmak önemlidir.

Özellikle çocuklar, 65 yaşını geçenler ve kronik hastalığı olanlar (Astım, kalp yetmezliği, diyabet ve kanser hastaları gibi) mutlaka aşılanmalıdır.

Hastane çalışanlarının da aşılanması hastane enfeksiyonlarının önlenmesi açısından önemlidir. Öksürük ve aksırık sırasında ağız çevresine ve ellere bulaşan damlacıkların, enfeksiyonun yayılmasında önemli rolü vardır. Bu nedenle ellerin sürekli yıkanarak temiz tutulması çok önemlidir.